(birine/bir şeye) vermek

Sens de "(birine/bir şeye) vermek" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 3 résultat(s)

	Catégorie	Turc	Anglais
Phrasals
1	Phrasals	(birine/bir şeye) vermek	devote to (someone or something) v.
2	Phrasals	(birine/bir şeye) vermek	relinquish to (someone or something) v.
3	Phrasals	(birine/bir şeye) vermek	rest with (someone or something) v.

Sens de "(birine/bir şeye) vermek" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 242 résultat(s)

	Catégorie	Turc	Anglais
Phrasals
1	Phrasals	(birine/bir şeye) rapor vermek	report to (someone or something) v.
The Committee on Petitions has asked the Ombudsman to report to us on the problems that citizens are presenting to him. Dilekçe Komisyonu, Ombudsmandan vatandaşların kendisine ilettiği sorunlar hakkında bize rapor vermesini istemiştir. More Sentences
Idioms
2	Idioms	(birine/bir şeye) öncelik vermek	give (a) preference to (someone or something) v.
We will only achieve the Kyoto target if we give preference to these sources of energy. Kyoto hedefine ancak bu enerji kaynaklarına öncelik verirsek ulaşabiliriz. More Sentences
Phrasals
3	Phrasals	(birine/bir şeye bir özelliğinden dolayı) değer/kıymet vermek	trim (something) from (something else) v.
4	Phrasals	(birine/bir şeye bir şeyi) kiraya vermek	lease (something) to (someone or something) v.
5	Phrasals	(birine/bir şeye) gerekli ekipmanı vermek/sağlamak	fit (someone or something) up with (something) v.
6	Phrasals	birine/bir şeye bir şekil vermek	form someone or something into something v.
7	Phrasals	(bir şeye/birine bir şey) vermek	furnish (someone or something) with (something) v.
8	Phrasals	(birine bir yere/bir şeye) erişim izni vermek	get into (someone or something) v.
9	Phrasals	(birine bir şeye) destek vermek	gun for (someone or something) v.
10	Phrasals	birine/bir şeye yol vermek	kiss someone or something off v.
11	Phrasals	(birine/bir şeye) bir listedeki (kişiler/şeyler) arasında yer vermek	list (someone or something) as one of (someone or something) v.
12	Phrasals	birine/bir şeye birinin/bir şeyin adını vermek	name someone or something for someone or something v.
13	Phrasals	birine/bir şeye biriyle/bir şeyle aynı ismi vermek	name someone or something for someone or something v.
14	Phrasals	birini birine/bir şeye vermek	relegate someone to someone or something v.
15	Phrasals	(birine/bir şeye bir şeyle) ilham vermek	replenish (someone or something) with (something) v.
16	Phrasals	bir şeyin yetkisini birine/bir şeye vermek	rest something in someone or something v.
17	Phrasals	bir şeyi birine/bir şeye vermek	rest something in someone or something v.
18	Phrasals	(birine/bir şeye bir şeyle) acı/ıstırap vermek	smite (someone or something) with (something) v.
19	Phrasals	kontrolü birine/bir şeye vermek	vest something in someone or something v.
20	Phrasals	bir şeyin tüm yetkisini birine/bir şeye vermek	vest something in someone or something v.
21	Phrasals	bir şeyin tüm haklarını birine/bir şeye vermek	vest something in someone or something v.
22	Phrasals	(birine/bir şeye) bir şey vermek	offer something up (to someone or something) v.
23	Phrasals	dikkatini (birine/bir şeye) odaklamak/vermek	rivet (something) to (someone or something) v.
24	Phrasals	birine/bir şeye onay vermek	pass on someone or something v.
25	Phrasals	bir şeyden birine/bir şeye pay vermek	allot something to someone or something v.
26	Phrasals	bir şeyi birine/bir şeye vermek	allot something to someone or something v.
27	Phrasals	(birine/bir şeye/bir yere) geri vermek	run back (to someone or something) v.
28	Phrasals	(bir şeyi birine/bir şeye) vermek	put (something) in with (someone or something) v.
29	Phrasals	(birine/bir şeye) değer vermek	account of (someone or something) v.
30	Phrasals	(birine/bir şeye) önem vermek	account of (someone or something) v.
31	Phrasals	(birine/bir şeye bir şeyden) pay vermek	allocate (something) to (someone or something) v.
32	Phrasals	bir şeyi birine/bir şeye vermek	allocate something to someone or something v.
33	Phrasals	bir şeyi birine/bir şeye vermek	allocate something between someone or something v.
34	Phrasals	bir şeyi birine/bir şeye vermek	allocate something among someone or something v.
35	Phrasals	(birine/bir şeye bir şeyden) pay vermek	allocate (something) to (someone or something) v.
36	Phrasals	bir şeyi birine/bir şeye vermek	allocate something to someone or something v.
37	Phrasals	bir şeyi birine/bir şeye vermek	allocate something between someone or something v.
38	Phrasals	bir şeyi birine/bir şeye vermek	allocate something among someone or something v.
39	Phrasals	birini/bir şeyi birine/bir şeye vermek	assign someone or something to someone or something v.
40	Phrasals	(birine/bir şeye) karşı aynı şekilde karşılık vermek	avenge (oneself) against (someone or something) v.
41	Phrasals	(birine/bir şeye) karşı (bir şey) için aynı şekilde karşılık vermek	avenge (oneself) against (someone or something) for (something) v.
42	Phrasals	(birine/bir şeye bir şey) hediye etmek/vermek	award (someone or something) (something) v.
43	Phrasals	(birine/bir şeye bir şeyi) ödül/mükafat olarak vermek	award (someone or something) (something) v.
44	Phrasals	(birine/bir şeye) destek vermek/olmak	back (someone or something) up v.
45	Phrasals	birine/bir şeye karşı savaş vermek/savaşmak	battle against someone or something v.
46	Phrasals	birine/bir şeye karşı mücadele vermek/etmek	battle against someone or something v.
47	Phrasals	birine/bir şeye zarar vermek	bump someone or something up v.
48	Phrasals	birine/bir şeye hasar vermek	bump someone or something up v.
49	Phrasals	(birine/bir şeye) taviz vermek	capitulate to (someone or something) v.
50	Phrasals	(birine/bir şeye) çok değer vermek	care about (someone or something) v.
51	Phrasals	(birine/bir şeye) çok değer vermek	care for (someone or something) v.
52	Phrasals	birine/bir şeye zarar vermek	carve someone or something up v.
53	Phrasals	birine/bir şeye hasar vermek	carve someone or something up v.
54	Phrasals	(birine/bir şeye) destek vermek	come down on (someone or something) v.
55	Phrasals	birine/bir şeye ağırlık vermek	concentrate upon someone or something v.
56	Phrasals	birine/bir şeye ağırlık vermek	concentrate on someone or something v.
57	Phrasals	birine/bir şeye ağırlık vermek	concentrate on (someone or something) v.
58	Phrasals	tüm dikkatini (birine/bir şeye) vermek	concern (oneself) over (someone or something) v.
59	Phrasals	(birine/bir şeye/bir varlığa) şırıngayla (bir şey) vermek	inject (something) into (someone, something, or some creature) v.
60	Phrasals	(birine/bir şeye/bir varlığa) şırıngayla (bir şey) vermek	inject (someone, something, or some creature) with (something) v.
61	Phrasals	birine/bir şeye zarar vermek	crock someone/something up v.
62	Phrasals	(birine/bir şeye) karşı savaşım vermek	crusade against (someone or something) v.
63	Phrasals	birine/bir şeye karar vermek	decide upon someone or something v.
64	Phrasals	birine/bir şeye karar vermek	decide on someone or something v.
65	Phrasals	(birine/bir şeye) karar vermek	decide on (someone or something) v.
66	Phrasals	(birini/bir şeyi birine/bir şeye) vermek	deliver (someone or something) to (someone or something) v.
67	Phrasals	kendini birine/bir şeye vermek	devote oneself to someone or something v.
68	Phrasals	birine/bir şeye biriyle/bir şeyle sıkıntı vermek	encumber someone or something with someone or something v.
69	Phrasals	(birine/bir şeye bir şeyle) sıkıntı vermek	encumber (someone or something) with (something) v.
70	Phrasals	dikkatini birine/bir şeye vermek	fasten upon someone or something v.
71	Phrasals	dikkatini birine/bir şeye vermek	fasten on someone or something v.
72	Phrasals	birine/bir şeye bir şey vermek	favor someone or something with something v.
73	Phrasals	(birine/bir şeye) ateşle karşılık vermek	fire (something) back (at someone or something) v.
74	Phrasals	(birine/bir şeye) hemen karşılık vermek	fire back at (someone or something) v.
75	Phrasals	(birine/bir şeye) hemen karşılık vermek	fire back to (someone or something) v.
76	Phrasals	bir şeyin odak noktasını birine/bir şeye vermek/çevirmek	focus something on someone or something v.
77	Phrasals	odak noktasını (birine/bir şeye) vermek/çevirmek	focus on (someone or something) v.
78	Phrasals	(birine/bir şeye bir şey) vermek	furnish (something) for (someone or something) v.
79	Phrasals	birine/bir şeye sıkıntı vermek	fuss at someone or something v.
80	Phrasals	(birine/bir şeye) sıkıntı vermek	get on (someone or something) v.
81	Phrasals	birini/bir şeyi (birine/bir şeye) geri vermek	give someone or something back (to someone or something) v.
82	Phrasals	bir şeyi (birine/bir şeye) vermek	give something over (to someone or something) v.
83	Phrasals	(birine/bir şeye şiddetle, olumsuz şekilde) karşılık vermek	hit back (at someone or something) v.
84	Phrasals	(birine/bir şeye bir şey havası) vermek	impart (something) to (someone or something) v.
85	Phrasals	(bir şeyin nedenini birine/bir şeye) vermek	impute (something) to (someone or something) v.
86	Phrasals	(birine/bir şeye bir topluluk/grup) içinde yer vermek	include (someone or something) among (something) v.
87	Phrasals	(birine/bir şeye) şırıngayla (bir şey) vermek	inject (someone or something) with (something) v.
88	Phrasals	(birine/bir şeye) yetki vermek	invest in (someone, or something) v.
89	Phrasals	(birine/bir şeye) (ani ve sert) tepki göstermek/vermek	lash out against (someone or something) v.
90	Phrasals	(birine/bir şeye) (ani ve sert) tepki göstermek/vermek	lash out at (someone or something) v.
91	Phrasals	(birine/bir şeye) bol keseden (bir şey) vermek	lavish (someone or something) with (something) v.
92	Phrasals	(birine/bir şeye) bol keseden (bir şey) vermek	lavish (something) upon (someone or something) v.
93	Phrasals	(birine/bir şeye) bol keseden (bir şey) vermek	lavish (something) on (someone or something) v.
94	Phrasals	ağırlığını (birine/bir şeye) vermek	lean on (someone or something) v.
95	Phrasals	(birine/bir şeye birinin/bir şeyin) ismini vermek	name (someone or something) after (someone or something) v.
96	Phrasals	(birine/bir şeye biriyle/bir şeyle) aynı ismi vermek	name (someone or something) after (someone or something) v.
97	Phrasals	(birine/bir şeye bir şey) için ceza vermek	penalize (someone or something) for (something) v.
98	Phrasals	(birine/bir şeye bir şeyden) dolayı ceza vermek	penalize (someone or something) for (something) v.
99	Phrasals	(birine/bir şeye birinden/bir şeyden) daha fazla önem vermek	place (someone or something) above (someone or something) v.
100	Phrasals	(birine/bir şeye birinden/bir şeyden) daha fazla önem vermek	place (someone or something) before (someone or something) v.
101	Phrasals	(birine/bir şeye) poz vermek	pose for (someone or something) v.
102	Phrasals	(birine/bir şeye bir şey) vermek	provide (something) for (someone or something) v.
103	Phrasals	(birine/bir şeye birinden/bir şeyden) daha fazla değer/önem vermek	put (someone or something) ahead of (someone or something) v.
104	Phrasals	(birine/bir şeye birinden/bir şeyden) daha fazla değer/önem vermek	put (someone or something) before (someone or something) v.
105	Phrasals	(birine/bir şeye birinden/bir şeyden) daha fazla değer/önem vermek	put (someone or something) in front of (someone or something) v.
106	Phrasals	(birine/bir şeye) karşılık vermek	react to (someone or something) v.
107	Phrasals	dönüp (birine/bir şeye) zarar vermek	redound on (someone or something) v.
108	Phrasals	dönüp (birine/bir şeye) zarar vermek	redound upon (someone or something) v.
109	Phrasals	(birine/bir şeye) cevap vermek	reply to (someone or something) v.
110	Phrasals	(birine/bir şeye) karşılık vermek	reply to (someone or something) v.
111	Phrasals	(birine/bir şeye) cevap/yanıt vermek	respond to (someone or something v.
112	Phrasals	(birine/bir şeye) karşılık vermek	respond to (someone or something v.
113	Phrasals	(birine/bir şeye) tepki vermek	respond to (someone or something v.
114	Phrasals	(birine/bir şeye) yetki vermek	rest with (someone or something) v.
115	Phrasals	(birine/bir şeye) geri vermek	return to (someone or something) v.
116	Phrasals	tüm ilgisini/bakışlarını (birine/bir şeye) vermek/odaklamak	rivet on (someone or something) v.
117	Phrasals	(birine/bir şeye) destek olmak/vermek	root for (someone or something) v.
118	Phrasals	(birine/bir şeye) yol vermek	send (someone or something) away v.
119	Phrasals	(birine/bir şeye resmi bir bildirim) sunmak/vermek	serve (something) to (someone or something) v.
120	Phrasals	(birine/bir şeye) karşı mücadele etmek/vermek	struggle against (someone or something) v.
121	Phrasals	(birine/bir şeye biri/bir şey) vermek	supply (someone or something) with (someone or something) v.
122	Phrasals	sorumluluğunu/gözetimini (birine/bir şeye) vermek/bırakmak	turn over to (someone or something) v.
123	Phrasals	(birine/bir şeye) vermek/bırakmak	turn over to (someone or something) v.
124	Phrasals	(birine/bir şeye birinden/bir şeyden) dolayı değer vermek	value (someone or something) for (someone or something else) v.
125	Phrasals	(birine/bir şeye) bir şekilde karşılık vermek	welcome (someone or something) with (something) v.
Colloquial
126	Colloquial	birine/bir şeye destek vermek	be for someone or something v.
127	Colloquial	birine/bir şeye destek vermek	be for doing something v.
128	Colloquial	birine/bir şeye zarar vermek	wack someone/something up v.
Idioms
129	Idioms	(birine/bir şeye) çok değer vermek	set a great deal by (someone or something) v.
130	Idioms	(birine/bir şeye) çok değer vermek	set little much by v.
131	Idioms	(birine/bir şeye) çok değer vermek	set a great deal by v.
132	Idioms	(birine/bir şeye) çok değer vermek	set much by (someone or something) v.
133	Idioms	tüm dikkatini (birine/bir şeye) vermek	draw a bead on (someone or something) v.
134	Idioms	(birine/bir şeye) zarar vermek	rip (someone or something) to bits v.
135	Idioms	dikkatini (birine/bir şeye) vermek	direct (one's) attention to (someone or something) v.
136	Idioms	(birine) (bir şeye/birine) karşı üstünlük vermek	give (one) the inside track v.
137	Idioms	kendini birine/bir şeye tamamen vermek	give oneself over to someone or something v.
138	Idioms	(birine/bir şeye) kötü not vermek	give bad marks to (someone or something) v.
139	Idioms	(bir şey üzerindeki) kontrolünü (başka birine/bir şeye) vermek	relinquish (one's) grasp on (something) (to someone or something) v.
140	Idioms	(birine/bir şeye) önem vermek	lay store in (something or someone) v.
141	Idioms	(birine/bir şeye) değer vermek	set store in (something or someone) v.
142	Idioms	(birine/bir şeye) zarar vermek	tear (someone or something) to pieces v.
143	Idioms	(birine/bir şeye) hasar vermek	tear (someone or something) to pieces v.
144	Idioms	(birine/bir şeye) zarar vermek	tear (someone or something) to shreds v.
145	Idioms	(birine/bir şeye) hasar vermek	tear (someone or something) to shreds v.
146	Idioms	(birine/bir şeye) yaşam enerjisi vermek	juice (someone or something) back to life v.
147	Idioms	(birine/bir şeye) yaşam enerjisi vermek	juice (someone or something) back up v.
148	Idioms	(birine/bir şeye) yol vermek	kick (someone or something) to the curb v.
149	Idioms	(birine bir şeye) ulaşma şansı vermek	put (one) in the way of (something) v.
150	Idioms	birine/bir şeye aşırı rahatsızlık vermek	badger someone or something to death v.
151	Idioms	(birine/bir şeye) hizmet vermek	be of service (to someone or something) v.
152	Idioms	birine/bir şeye hayat vermek	bring somebody/something to life v.
153	Idioms	birine/bir şeye canlılık vermek	bring somebody/something to life v.
154	Idioms	birine/bir şeye hayat vermek	bring someone or something to life v.
155	Idioms	birine/bir şeye canlılık vermek	bring someone or something to life v.
156	Idioms	(birine/bir şeye) fitil vermek	build a fire under (someone or something) v.
157	Idioms	(birine/bir şeye) kulak vermek	cock an ear at (someone or something) v.
158	Idioms	(birine/bir şeye) destek vermek	come down on the side of (someone or something) v.
159	Idioms	(birine/bir şeye) büyük zarar vermek	deal (someone or something) a blow v.
160	Idioms	(birine/bir şeye) zarar vermek	deal (someone or something) a blow v.
161	Idioms	birine/bir şeye büyük zarar vermek	deal somebody/something a blow v.
162	Idioms	birine/bir şeye zarar vermek	deal somebody/something a blow v.
163	Idioms	birine/bir şeye büyük zarar vermek	deal a blow to somebody/something v.
164	Idioms	birine/bir şeye zarar vermek	deal a blow to somebody/something v.
165	Idioms	(birine/bir şeye) karşı son derece çetin bir mücadele vermek	fight (someone or something) tooth and claw v.
166	Idioms	(birine/bir şeye) kulak vermek	get a load of (someone or something) v.
167	Idioms	birine/bir şeye çeki düzen vermek	get/knock/lick somebody/something into shape v.
168	Idioms	(birine bir şeyi) kabul etmesi/(bir şeye) ev sahipliği yapması için resmi olarak izin vermek	give (one) (the) clearance to have (something) v.
169	Idioms	birine/bir şeye kulak vermek	give (an) ear to someone or something v.
170	Idioms	birine/bir şeye kulak vermek	give one's ear to someone or something v.
171	Idioms	(birine/bir şeye) bir şans vermek	give (someone or something) a chance v.
172	Idioms	(birine/bir şeye) inanmaya karar vermek	give (someone or something) the benefit of the doubt v.
173	Idioms	(birine/bir şeye) onay/olur vermek	give (someone or something) the nod v.
174	Idioms	birine (bir şeye dair) söz vermek	give somebody your word (that...) v.
175	Idioms	(birine/bir şeye) kulak vermek	give ear to (someone or something) v.
176	Idioms	(birine/bir şeye) kulak vermek	give/pay heed (to somebody/something) v.
177	Idioms	(birine/bir şeye) önem vermek	give/pay heed (to somebody/something) v.
178	Idioms	(birine/bir şeye) dikkatini vermek	give/pay heed (to somebody/something) v.
179	Idioms	(birine/bir şeye) kulak vermek	take heed (of somebody/something) v.
180	Idioms	(birine/bir şeye) önem vermek	take heed (of somebody/something) v.
181	Idioms	(birine/bir şeye) dikkatini vermek	take heed (of somebody/something) v.
182	Idioms	(birine/bir şeye) öncelik vermek	give preference to (someone or something) v.
183	Idioms	birine/bir şeye öncelik vermek	give (a) preference to somebody/something v.
184	Idioms	birine/bir şeye öncelik vermek	give preference to somebody/something v.
185	Idioms	(birine/bir şeye) açık çek vermek	give rein to (someone or something) v.
186	Idioms	(birine/bir şeye) istediğini yapma özgürlüğü vermek/tanımak	give rein to (someone or something) v.
187	Idioms	(birine/bir şeye) tam yetki vermek	give rein to (someone or something) v.
188	Idioms	(birine/bir şeye) istediği gibi hareket etme/ilerleme özgürlüğü vermek	give rein to (someone or something) v.
189	Idioms	birine/bir şeye geçiş veya başlama izni vermek	give someone/something the green light v.
190	Idioms	birine/bir şeye izin/onay vermek	give someone/something the green light v.
191	Idioms	birine/bir şeye geçiş veya başlama izni vermek	give the green light to someone/something v.
192	Idioms	birine/bir şeye izin/onay vermek	give the green light to someone/something v.
193	Idioms	(birine/bir şeye) yol vermek	give way (to somebody/something) v.
194	Idioms	(birine/bir şeye) öncelik vermek/tanımak	give way to (someone or something) v.
195	Idioms	birine/bir şeye açık çek vermek	give/allow somebody/something free/full rein v.
196	Idioms	birine/bir şeye istediğini yapma özgürlüğü vermek/tanımak	give/allow somebody/something free/full rein v.
197	Idioms	birine/bir şeye tam yetki vermek	give/allow somebody/something free/full rein v.
198	Idioms	birine/bir şeye istediği gibi hareket etme/ilerleme özgürlüğü vermek	give/allow somebody/something free/full rein v.
199	Idioms	birine/bir şeye açık çek vermek	give/allow free/full rein to somebody/something v.
200	Idioms	birine/bir şeye istediğini yapma özgürlüğü vermek/tanımak	give/allow free/full rein to somebody/something v.
201	Idioms	birine/bir şeye tam yetki vermek	give/allow free/full rein to somebody/something v.
202	Idioms	birine/bir şeye istediği gibi hareket etme/ilerleme özgürlüğü vermek	give/allow free/full rein to somebody/something v.
203	Idioms	(birine/bir şeye) tam destek vermek	go to the mat for (someone or something) v.
204	Idioms	(biriyle beraber birine/bir şeye) tam destek vermek	go to the mat (with somebody) (for somebody/something) [us] v.
205	Idioms	(birine/bir şeye) fiziksel zarar vermek istemek	have a hard-on for (someone or something) v.
206	Idioms	(birine/bir şeye) değer vermek	have a high opinion of (someone or something) v.
207	Idioms	(birine/bir şeye) önem vermek	have a high opinion of (someone or something) v.
208	Idioms	(birine/bir şeye) gönlünü kaptırmak/vermek	heart (someone or something) v.
209	Idioms	(birine/bir şeye) değer/önem vermek	hold (someone or something) dear v.
210	Idioms	birine/bir şeye değer/önem vermek	hold somebody/something dear v.
211	Idioms	(birine/bir şeye) biçim vermek	knock (someone or something) into shape v.
212	Idioms	birine/bir şeye biçim vermek	knock something/someone into shape v.
213	Idioms	birine/bir şeye biçim vermek	whip something/someone into shape v.
214	Idioms	(birine/bir şeye) kulak vermek	lend (one's) ear (to someone or something) v.
215	Idioms	(birine/bir şeye) yol vermek	let (someone or something) past v.
216	Idioms	(birine/bir şeye) çok önem vermek	make much of (someone or something) v.
217	Idioms	(birine/bir şeye) yol vermek	make way for (someone or something) v.
218	Idioms	(birine/bir şeye) zarar vermek	play (merry) hell with (someone or something) v.
219	Idioms	(birine/bir şeye) zarar vermek	play hell with someone or something v.
220	Idioms	birine/bir şeye zarar vermek	play the devil with someone/something v.
221	Idioms	(birine/bir şeye) olanca güçle destek vermek	put (one's) weight behind (someone or something) v.
222	Idioms	(birine/bir şeye) fazla değer vermek	put (someone or something) (up) on a pedestal v.
223	Idioms	(birine/bir şeye) öncelik vermek/tanımak	put (someone or something) first v.
224	Idioms	birine/bir şeye en yüksek önemi/değeri vermek	put somebody/something first v.
225	Idioms	(birine/bir şeye) önem vermek	put store by (something or someone) v.
226	Idioms	(bir şey üzerindeki) kontrolünü (başka birine/bir şeye) vermek	relinquish (one's) grasp over (something) (to someone or something) v.
227	Idioms	(bir şey üzerindeki) kontrolünü (başka birine/bir şeye) vermek	relinquish control over (something) (to someone or something) v.
228	Idioms	tüm ilgisini (birine/bir şeye) vermek/odaklamak	rivet (one's) attention (on someone or something) v.
229	Idioms	(birine/bir şeye) fazla değer vermek	set (someone or something) (up) on a pedestal v.
230	Idioms	(birine/bir şeye) büyük önem vermek/saygı duymak	set great store by (something or someone) v.
231	Idioms	(birine/bir şeye) gereken önemi vermek	take (someone or something) seriously v.
232	Idioms	(birine/bir şeye) bir şans vermek	take a chance on (someone or something) v.
233	Idioms	(birine/bir şeye) sürekli zarar vermek	take a toll (on someone or something) v.
234	Idioms	(birine/bir şeye) zarar vermek	take a toll (on someone or something) v.
235	Idioms	(birine/bir şeye) kulak asmak/vermek	take heed (of someone or something) v.
236	Idioms	(birine/bir şeye) çok değer vermek	think the world of (someone or something) v.
237	Idioms	(birine/bir şeye) olanca güçle destek vermek	throw (one's) weight behind (someone or something) v.
238	Idioms	(birine/bir şeye) çok zarar vermek	wreak havoc with (someone or something) v.
Slang
239	Slang	(birine/bir şeye) zarar vermek	do a job on (someone or something) v.
240	Slang	birine/bir şeye zarar vermek	do a number on somebody/something [us] v.
241	Slang	birine/bir şeye zarar vermek	wack someone/something up v.
242	Slang	birine/bir şeye zarar vermek	whack someone/something up v.